- İsim: 1924 İstanbul
- Konum: Asmalı Mescit, Olivya Gç. 7-A, 34435 Beyoğlu/İstanbul
- Web Site: http://www.1924istanbul.com/
İstanbul ziyaretlerimde aklımda kalabilecek bir restoran bulma çabamın bir sonucu olarak karşıma 1924 İstanbul çıktı. İlk incelemelerimde kendisini ciddi olarak beni büyüledi. “Bolşevik Devrimi’nden kaçan Rusların, arkalarında bıraktıkları hayatı ve geleneksel lezzetlerini tekrar yaşatmak için kurdukları restoran” olarak kendi web sitelerinde tanımlanan restoran bu hikayesi ile beni sabırsızlandırdı. Hem tarihe olabildiğince meraklı biri olarak, ve hikayesi olan restoranlara ayrı bir ilgim varken kendimi web sitelerinde rezervasyon yaptırırken buldum.
Ön bakış: Geleneksel Rus mutfağı lezzetlerini bir asırdır İstanbul’da hayata geçirmeye çalışan 1924 İstanbul’un menülerini incelediğinizde aşina olmadığınız yemek isimlerine denk gelebilirsiniz. Ancak restorana gitmemizin öncesinde deneyeceğimiz yemeklerin yağlı ve karbonhidrat ağırlıklı olacağını düşünmüştüm. Çünkü daha önceden tattığım kuzey yemekleri (Doğu ve Kuzey Avrupa) Rusya’ya daha önce gitmesem de soğuk iklimdekilerin kendilerini sıcak tutacak yemekler yaptığını düşünmeme yetecek bilgiyi sağlamıştı. Keza haksız çıkmadım. Neler sipariş edeceğimizi bir süre düşündüm çünkü hem aşina olmadığım birkaç tadı tatmak istiyor, hem de gönlüm yemeklerin güzel gelmediği takdir de masada kalacak birçok tabağa razı olmuyordu. Ancak sonunda deneyimleme isteğim ağır bastı ve 1924 Tadım Menüsü almaya karar verdik. Bu bazı düzenlemeler yapabileceğiniz, restoranın kendi seçtiği lezzetlerden soğuk ve sıcak başlangıç, ana yemek ve tatlı olarak düzenlenen bir seçenekti. Tam istediğimde buydu aslında çünkü bana birçok şeyi masamda tadabilme imkanı sağlıyordu. Kararımızı verince rezervasyon kısmına geçtim.
Rezervasyon: 1924 İstanbul yemek bölümü için rezervasyon isteyen bir işletme ancak bar bölümüne rezervasyonsuz girebiliyorsunuz. Kendi web sitelerinde bulunan formdan bilgilerinizi ve rezervasyon yaptırmak istediğiniz tarih ve saati girerek bu işlemi tamamlayabiliyorsunuz. Rezervasyonlar 18.30 – 22.00 arası yapılabiliyor bunun dışında bir seçenek ne yazık ki yok. Yapı olarak akşam yemekleri için düzenlenmiş bir yer olduğundan bu sistemleri mantıklı.
Restorana Giriş: Uzun süren, İstiklal caddesinin kalabalığına karşı verilen savaştan sonra tatlı bir ara sokakta olan restoranı buluyorsunuz. Yapı olarak gerçekten İstiklal de saklanan gizemli bir kapı gibi duruyor ilk bakışınızda.
Küçük bir merdiven sonrası giriş kapısını gördüğünüz restoranın kapısı önünde vestiyer masası görünüyor. Ancak biz gittiğimizde kimse yoktu. Rezervasyonların oradan alınacağını düşünmüştüm ancak kapıdan içeriye girip bir garsona söylememiz gerekti. Belirtmem gerek ki servis elemanları çok nazik ve iyiler. Belli ki işinde deneyimli ve müşteriye nasıl davranılması gerektiğini gayet iyi biliyorlar. Masamıza götürüldük, küçük 2 kişilik bir masaydı ancak benim hoşuma gitmeyen bir durum masaların birbirine gerçekten çok yakın olmasıydı. O kadar yakındı ki iki tane iki kişilik masa arasında neredeyse yarı metrelik ara bile yoktu, bu bizi bir miktar konuşmalarımızın mahremiyeti açısında rahatsız etti. Ortam ambiyansı beklediğime göre daha karanlıktı, masalar mum ışığı ile aydınlatılıyor ve çevre ışıklarından sadece sarı olanlar yanıyordu, içeride beyaz ışık göremedik. Aydınlık ve ferah bir atmosfer yerine ortama kasvet katmış diyebilirim bu durum ancak 1920’lerin ruhuna çok uygun olduğunu söyleyebilirim ancak bazı müşterilere karanlık gelebilir.
Sipariş: Menülerimiz geldi ancak önceden karar verdiğimizden dolayı kısaca düşünüp iki kişilik tadım menüsü söyledik.
Soğuk başlangıçlar: Rus salatası, Çerkez tavuğu ve Izgara patlıcan sarma olarak 3 çeşit soğuk başlangıç geldi masamıza bunun yanı sıra ev yapımı turşular ve Somonlu tereyağı da masamıza ilk gelenlerdendi. Turşuları gerçekten çok güzeldi hafif bir tatlılık olan turşular beni çok mutlu etti bunun yanında somonlu tereyağı da gayet damak tadımıza uydu. Rus salatası için bolca yağ kullanılmıştı beklediğimden dolayı bu yağ bana negatif bir yön olarak gelmedi hatta Rus salatasını beğendiğimi söyleyebilirim. Ancak yağa çok alışık olmayanlar için bir miktar yağlı olabilir. Çerkez tavuğu gayet olması gerektiği gibiydi soğuk başlangıç olarak beni mutlu etti. Ağızda insanı boğan bir tat bırakmadı iyi harmanlanmış lezzetler barındırıyordu. Izgara Patlıcan Sarma ise ne yazık ki o kadar iyi değildi. Patlıcanlar pişmemişti ve ağızda çiğnenmesi zordu. Dolgusu ise çok bir karakter katmıyordu sarmaya. Ancak patlıcanların pişmemesi yenmesi konusunda bizi zorladı.
Sıcak Başlangıçlar: 1924 Dana Piroshky alışık olduğum bir tat. Birçok yerde piroşki deneyimleme şansım oldu. Farklı dolgularla yapılanlarını da yedim ancak bu yapılan klasik usule göre olan kıymalı piroşki idi. İçindeki dolgu benim önceki deneyimlerimde bol bol iken burada tattığımın içi çok dolu değildi. Genel yapısı güzeldi ancak daha iyilerini denediğimi düşünüyorum beni çok cezbetmedi. Füme somon blini ise özünde krep ile somon fümenin birleşiminden oluşan bir tat. Özel bir tadı yoktu reçete böyle olabilir ancak bliniler farklı içeriklerle katmanlar şeklinde yapılabilirdi.
Ana Yemek: Ana yemek olarak tadım menüsünde 3 seçenek var Dana Stroganoff, Tavuk Kievsky ve Kaya levreği. Klasik kırmızı, beyaz ve balık menüsü. Biz dana stroganoff ve tavuk kievsky sipariş ettik ana yemek olarak. Dana Stroganoff servisi soslu ince şeritli kontrfile, patates püresi yatağında ve üstünde kibrit patates şeklinde oldu. Sizin de gözünüze bir şey çarptı mı? Evet patates püresi ve kibrit patates aynı tabaktaydı. Rusya’nın patates aşkını gerçekten görebiliyorsunuz 🙂 Benim fikrime göre iki çeşit pişirilmiş patates yerine farklı içerikler kullanılabilirdi. Dana eti yeterince yumuşak değildi ve tadı stroganoff yerine dana eti soteyi hatırlatıyordu bana. Ne yazık ki düşündüğü performansı alamadım. Tavuk kievsky ise patates akıtma yatağında pane tavuk but olarak servis edildi. patates akıtma zaten yağ çekmişti üstüne yağlı pane tavuk gerçekten beni olabildiğince baydı ve çok yağlı geldi. Yenilmeyecek derecede değildi ancak yağ oranı hem yatağında hem de tavukta anlamsız bir boğukluk katıyordu yemeğe. Ana yemeklerden ne yazık ki beklediğimizi alamadık.
Tatlılar: 1924 Çikolata “Faberje” ve Krem Karamel sipariş ettik. İmza tatlısı olan 1924 Çikolata Faberje nin ismi Bolşeviklerin Faberje yumurtalarından gelmekte ve tatlının şeklide o yumurtalar şeklinde. Ben tadına çok bakmadım ancak genel olarak beğenildi. Çikolata faberje içinde meyveli dondurma vardı. Tatlı sevenler için eminim güzel bir şölen olacaktır. Krem karamel ise güzel bir karamel tadı ile geldi, içinden fazla yumurta tadı gelmiyordu gayet yerindeydi benim için güzel bir tatlı oldu.
İçeçekler: Bunların yanında bir kadeh Sauvignon Blanc içtim. Kavaklıdere Ancyra servis ediyorlar. Gayet sade bir içimi vardı. Ferahlatıcı ve güzeldi.
Atmosfer: Atmosferine diyecek hiç bir eleştirim yok. Tam beklediğim gibi geçmişe bir yolculuktu. Sanki yüz yıldır hiç ellenmemiş bir restorana geldim gibi hissettim. Duvarlarındaki ahşaplara restoranı ziyaret eden ünlü isimlerin plakaları sabitlenmişti. Neredeyse dünyaya izini bırakan herkes bu restorana uğramış gibi. Hatta öyle ki yemeklerinizi yediğiniz çatal, kaşık ve bıçak bile antikacılardan toplanan yerin kendisi gibi nostaljik parçalar. Garsona sorduğumda antikacılardan bunları topladıklarınız söylediler. Sadece biz gittiğimiz biraz loş bir atmosfer vardı ve masalar mum ışığıyla aydınlanıyordu beni rahatsız etmese de bazı insanlara boğucu gelebilir.
Müzik: Bizim gittiğimiz gün akordeon üstadı Edward Aris canlı müzik yapıyordu. Kendisinin masa masa ilgilenmesi, istek şarkıları çalması ve gerçekten iyilik dolu tavırlarıyla akşamımızı iki katı keyifli hale getirdi. Kendisinin albümlerini de oradan temin edebilirsiniz. Bir albümünü hem dinlemek hem de kendisinden bir anı kalsın bize diye aldık.
Son Yorum: 1924 İstanbul bizi gerçekten güzel bir yolculuğa çıkardı. Günümüzden alıp geçmişe götürdü. Bunun yanında yemekleri ne yazık ki beklediğimizden daha az akılda kaldı. Mekanın büyüsüne kapılıp gidiyorsunuz ama yemeklerinden aklımızdan kalan, keşke bir daha gidip Rejans’ta yesek dediğimiz ne yazık ki bir şey yok ama bu gitmemeniz demek değil. Yemekleri ortalama bir yerde yiyeceğiniz yemeklerden çok daha iyi ve atmosferi büyüleyici. 1924 İstanbul benim gözümde gerçekten güzel bir deneyim. İstiklal caddesinin o kaosundan sizi alıp eski İstiklal caddesine götürüp ne anılar ne ne kişilerin oradan geçtiğini size gösteren bir yer. Ayrıca ben denemesem de kokteylleri çok önerildi. Bar kısmına gidip kokteylinizi veya içeceğinizi yudumlarken kendinizi 20. yüzyılın başlarındaki İstanbul’da hissetmemek için bence bir sebep yok.
Asp.sitesinde geçmişi ve bu günü bize tekrar yaşattığı için teşekkürler.değerli düşüncelerinizin devam etmesi dileklerimle❤